Samstag, 25. Dezember 2010
just being back
Sonntag, 19. Dezember 2010
uyku
Sonntag, 12. Dezember 2010
kac kere uyuyunca bitecek hasret
Freitag, 12. November 2010
Istan-bul-usturdu
Istanbul'dan konustuk, o bana kendi Istanbul'unu anlatti.
ben de ona benim Istanbul'umu
yine Istan'bul'usturdu
sonra o cok hos oglu da geldi
sürpriz gibi!
NY türk film festivali icin 3 hafta öncesinden aldigim "11e 10 kala" filmine onlar da bilet almislar.
artik bir randevum var :)
Türkan hanim ve ogluyla:)
ah ne güzel oldu...
Samstag, 6. November 2010
...
Freitag, 22. Oktober 2010
özür dileyemeyen ezik erkegin özür dilemek yerine sectigi kelimeler
Dienstag, 19. Oktober 2010
usul usul
soguk, psikoloji, filizlenme
Das heisst LEBEN
Samstag, 16. Oktober 2010
bugün
Mittwoch, 6. Oktober 2010
sahte
tekrar
Mittwoch, 15. September 2010
bekleme salonu
Frankfurt Istanbul ucagi gecikecek. Uzun kuyruklari, kuyruklarda maximum yük sinirini fazlasiyla gecen yolcularin esyalarini bin minnet ucaga aldirabilme cabalarinin alacagi zamani, is cikisi trafigini ve disarida son bir sigara daha icme estigi ihtimalimi göze alarak iki saat erken geldigim havalimaninda bütün islemleri 10 dakika icinde bitirdigim nadir bu gün, önümdeki 3 saati nasil gecirebilecegimi düsünüyorum. Koca 3 saat. Bu gidisim hayatimda herseyi degistirebilecekmis gibi, belki de hicbirseyi degistirmeyecek ve iste o zaman hayati ne yasanilir kilacak bilmiyorum. Bu güne dek icimde olmamis ama olabilecek birseylerin umudu vardi beni ara sira heyecanlandiran. Simdi o belirsizligi belirli kilmaya gidiyorum. Belirsizligin üzerine üzerine, olurlarin ve olmazlarin üzerine gidiyorum. Olabilir güzel olur, bunun üzerinde felsefe yapmaya gerek yok. Ama ya diger ihtimal! Ya olmayacagini kesin bir sekilde anlarsam ve bunu anladiktan sonra bir daha mutlu olamassam ki simdi de mutlu degilim. Yani mutlu olmak icin bir cok sebebim varmis, var biliyorum. Ama mutluluk belli sartlar gerceklestikten sonra olunmasi gereken, olunmasi mecburi bir durum degilki. Bazen hic bir sey yokken de mutlu olabiliyor insan, bazen ise hersey varken aslinda, olamiyorum. Rasyonel degil iste, diger ihtiyaclara benzemiyor, mesela karnin ac, yemek yeyip doyuyorsun, kirliyken yikanip temizleniyorsun. Fakat mutsuzsan ne yapipta mutlu olunur bunu hic bilmiyorum. Yarim biraktigim bir sürü sey gibi hayatimda, resim, müzik, dans vs vs… bu mutlu olma projesinide mi yarim birakacagim bir gün…
Is ciddiye binince icimi bir huzursuzluk sardi acikcasi, gercek ne ise karsilasmaktan korkuyorum. Bir kapidan girecegim yarin, ya hayatimi degistirecek o adim, ya da hic bir sey degismeyecek. 1000 kagit daha fakir bir kac yüz daha Istanbul resmiyle geri dönecegim evime belki. Korkuyorum. Iyi bulunmamaktan, yetersizlikten, benim hissederek aciya aciya yazdigim hayatimin melodisinin kulaga hos gelmeyeceginden korkuyorum. Elestirilmekten korkuyorum bu konuda, ve yalnizca bu konuda. Cünkü bu yazdiklarim bir prodüksüyon degil, bir fabrika esyasi hic degil. Bunlar, simdi anliyorum ki, benim acilarimin, umutlarimin, nadir mutlu anlarimin sarkilari. Bana benden hatiralar unutmayayim diye, iki nota arasina sIkIsmIs anlar… Elestiriye sunulan siparis üzerine yapilmis seyler degiller onlar benim hayatim. Birileri benim hayatimda yasadiklarimi, acilarimi, hayal kirikliklarimi elestirecekmis gibi geliyor, cok komik biliyorum fakat böyle hissediyorum. Bu korku galiba. Su an ve daha önce yaptigim is görüsmelerinde hic olmayan, zaman zaman olmasini istedigim ve olmamasina sasirdigim, bir heyecan. Sanki umutlarim elimden alinacak bu sinavi gecemessem. Garip hissediyorum. Insanlar geciyor önümden, kosan bir kadin, gülen iki Asyali kadin, döviz bürosunda sIkIlmIs bir calisan, eve dönecegi icin sevinen bir is adami geldigi sehirde ki sevgilisinin kokusuyla üzerinde, yolculuklarda tercih etmedigim ince yüksek topuk papuclu bir kadin, partner look yapmis yasli bir cift, kaybolduklarinda birbirlerini daha kolay secebilmek icin kalabaligin icinden, inglizler, zenciler. Önümde ki vitrinde Alibaba adina bir markanin zevksiz anoraklari asili. Havalimaninda ucuz birsey satiliyormu acaba. Döviz bürosunda ki adamda kayboldu, eminim masanin altinda özel bilgisayarindan Facebooka girmistir. Korkuyorum evet, ben korkuyorum. Kitabimi okusam iyi olur, sarjim bitmek üzere. Korkuyorum. Yanima cüsseli güler yüzlü ile zampara ruhlu arasinda karar veremedigim bir adam oturdu. Elinde önce cikolata sandigim fakat sonradan proteinli bir corny oldugunu anladigim bir seyi azgiyla beni deli eden sesler cikararak yiyor. Ona 3 kez ters ters baktim, o da bir iadeyi bakis atti. Sanirsam agzimi sulandirdigini sandi aslinda migdemi bulandirdiginin farkina varmadan. Simi bana bir sey uzatiyor. Yedigi seyden banada uzatti. Ben ise israrlarina ragmen almadim. Simdi ise kötü hissediyorum, o bana nezakette bulunurken ben icimden onun agzini dikmenin ses gürültüsü acisindan iyi oldugunu düsünüyordum galiba. Ben iyimserligimi de kaybetttim askla beraber. Yanimdaki masaya zenci bir cocuk ziplayarak cikti, insin istedim, yanima yaklasmasin, bana gülümsemesin, bana bakmasin ve benden sirinlikler beklemesin. Artik öyle kolay degil sere serpe gülümsemek dünyaya, insanlara, hayata, cocuklara. Iste en kötüsü de bu galiba. Gülümseyememek, güler yüzlü olamamak. Artik bir ask bile beni hayata gülümsetemeyecek, hani o aptal asik haller vardirya, herseyi seversin, herkese iyisindir, gülersin, yardim edersin. Iste benim bezginigim öyle olabilme sinirlarini asti da tasti. Artik eskisi gibi sevemem ben. Biseylermi yesem acaba. Yanimda ki kadin cok sesli gülerek telde konusuyor. Ona bile sinirlemiyorum. Ne cabuk sinirleniyorum.
O iki kadindan biri bu yolculugun onun hayatini degistirecegini cok sonra anlayacakti...
Freitag, 10. September 2010
basliksiz
Samstag, 4. September 2010
aslinda
aliskanliklari siradan,
kasi gözü siradan
gün boyunca yaptiklari
yedigi ictigi
uyudugu yatagi
ictigi bir bardak suyu uyumadan
siradan
sir
sir-adanlik
sira-danlik
kadin baskaydi
kadin özeldi
bakislari özel, sesi özel
gözü görmüs, dili ötmüs
elleri özel, elleri güzel
ayni muslugun suyunu icisi özel
asli bu iste
aslinda olmamaliydi
olmadi da esasinda
iyi de oldu
ama
biliyormuydunuz
her olamayista bir kücük kus ölüyor kadinin yüreginde!
Sonntag, 22. August 2010
yarim ve tüm geceler
Samstag, 21. August 2010
cevapsiz yanitlar
ayak sesleri
Freitag, 20. August 2010
bekleme salonu
Donnerstag, 19. August 2010
ben, lavanta, elma ve kimya deneyleri
Montag, 2. August 2010
kendinden kacis
Sonntag, 11. Juli 2010
dogum
cogalan ve kavrananamayan bir rakam
zaman denen yabanci ile iyi dost olan
bir sene daha katarken hayat portföyüme
ben ben kaliyorum
her sene yeniden dogup
yine ben oluyorum
bugünmüs 28 sene önce
annem anlatir nasil dogdugumu
bir köy evinin serin odalarinin birinde
sessiz bir dogum olmus anneminki
kimsecikler yokmus yanimizda
yetim bir dogummus
ilk nefes alisimi anlatir annem
nasil ilk defa emdigimi beyaz iksiri
bogum bogum etlerimi ve
kaldiramayimisimi vücudumla orantisiz kocaman kafami
yetim ya da sanssiz dogan cocuklarin ortak ismi
kaderci ve derbeder halamin secimi
beni de kendine benzetmek istemis belli
ama ben ona inat sariliyorum hayata
kendime ragmen, hayata ragmen
kadere ragmen
sariliyorum hayata
bu gün benim dogum günüm
yeniden doguyorum bugün 28. kere
degistim belki zamanla
zira ben ayni benim
dahada güzelim
Montag, 28. Juni 2010
Gece-Kondu...
Biri yapti, digeri bozdu
Carpik curpuk, yalan dolan
Sevdalar da gece-kondu...
Donnerstag, 17. Juni 2010
sorular sorular sorular
Sonntag, 13. Juni 2010
Sans ve Sayilar
Dienstag, 8. Juni 2010
lanet
Sonntag, 30. Mai 2010
Bintan Island - Endonezya
Donnerstag, 27. Mai 2010
Singapore
saat 10:00 da bilete baktigimda ve asil kalkisin 12 de oldugu gördügümde bavulum hazir bile degildi
------------PANIK-------------------
elime gecen ne varsa bavula attim
bizim soföre ise Ismail Y.K nin o igrenc tiksinc sarkisini söylemek istedim bir an ... bas gaza... ayy bögürmek geldi simdi icimden
saat 11:30 gate de idim
business lounge da ise daha önceki yazilarimin birinde bahsi gecen, o cok sevdigim hatta severken öldürebilecegim is düsmanim tarafindan görülüpte tacize ugramamak icin görünmez oldum
ama ucakta kacis yoktu
yanima geldi, kusmak istedim
ne kötü, ona hakkinda ne düsündügümü öyle söylemek isterdim ki
istafami bastigim gün yapmak istediklerim listemde en baslarda yer aliyor bu fantezim
13 saat yolculuk demek...
18 kez hostesi cagirma dügmesine basmak demek
yolculuk boyunca hosteslere verdigim zahmet listem ise:
- icecekler: champagne, coke light, su, kahve, kahve, kahve, sarap, su, yesil cay, portakal suyu, taze limonata, kahve
- yemekler: thai chicken, gambas alioli, salad, rahmen soup with beef, chips, chips, peanuts, fruits, tiramisu
- 5 film: hatirlamiyorum ama anna karenina'nin eski bir versiyonu ve komik bisiler daha izledim galiba
06:00 Singapore Changi hava alaninin icinde agaclar vardi, cok güzellerdi... evime de ayni konsepti düsünüyorum. disari ciktim, firina girdim, terledim, yapistim, bir sigara yaktim, 15 saat sigarasizlik berbatti
07:00 arrival at Goodwoodpark Hotel park lane Suit, maisonet dairemi hemen oracikta sevdim... cünkü buz gibi sogutulmustu... uyumaya calistim olmadi cünkü1. kapi calisi 08:30 : hotel servisi bavulumu getirdi
2. kapi calisi 09:45 : hotel servisi apaptör getirdi
3. kapi calisi 11:00 : nda ise gözlerimde delirmis bakislarla kapiyi actigimda genc bir kiz (yine hotel servisinden) bana welcome "sogutulmus meyve" lerini ikram etti... ona kizamadim... sevindim :)
teknolijiyi bir kez daha sevdim...
16:00 market aramaya disari ciktim, cok aradim, buldum, ve anladimki bulamamak imkansiz... her yer alisveris merkezi... heryeeer!!!!!!!!! bildiklerimin disinda bilmedigim bir sürü sey aldim... garip meyveler ve ne oldugunu hala anlayamadigim sebzeler... hiyara benzeyen ama dikenli bisey... hala dolapta deneyemeden cürüdü...
ertesi gün: ilk is günü. is günleri sabah bütün takimi bir otobüs almaya geliyor. aksam kendim dönüyorum. mrt diye bir undergrounda biniyorum. kalabalik, sicak ve ter kokuyor... alistim bile
hafta bitmek üzre
kaldi 5 hafta
zaman yavas geciyor gibi yapip beni kandiriyor, hizli da gecmiyor gerci... aman ne bileyim
tek bildigim özlüyorum
Özlediklerim:
Ailem
TimTom
Özlem Böcük
Özlem Cicek
Cey
Sabanim
Yatagim
Ciceklerim
Pide
Yayla corbasi
Türk cayi
vs...
Pics will follow...
Samstag, 1. Mai 2010
emanet
Mittwoch, 28. April 2010
HOVARDA
Hovardanin agzindan cikan her cümle
Amaca giden yolun davetkar basamaklari gibidir
Her adim cezbeder ve korkutur ayni anda
Ama soluk soluga tirmanir insan o basamaklari
…..
Mittwoch, 7. April 2010
Freitag, 26. März 2010
zamanla(ya)ma(ma)
bir tek kendi sesime kulak veren, kendi sorularima cevap veren,
kendi kendime yeten ve artan, artanimi da dagitiyordum ulu orta
ya simdi, simdi plan zamani, herseyi planlama, haftalarca önceden bilme nerede kimle olacagimi
ne zormus yahu!
kafam yorgun, bedenim yorgun
yetmiyor zaman
yetemiyorum tüm sevdiklerime
ondan calip buna, bundan calip bir digerine ekliyorum
artik, yirtik pirtik, sürtük bir ZAMAN!
kisaca ben bu isi beceremiyorum...
sonra kendime kiziyorum
hep kendime kiziyorum
paralel dünyalarda olsam
herseyi ayni anda farkli yerlerde yasasam
bir cok ben olsa
ya da tekrar bir ben olsam
daha mi iyi olacak acaba...
Montag, 22. März 2010
su yolunu bulur
Sonntag, 21. März 2010
minörlerim
Freitag, 19. März 2010
ÖZLEM
unut-umut
Donnerstag, 11. März 2010
sehirler
Sonntag, 7. März 2010
kedi resimli top
Sonntag, 28. Februar 2010
KISIR
Dienstag, 23. Februar 2010
yine
Montag, 22. Februar 2010
x2 mi yoksa /2 mi
Freitag, 19. Februar 2010
Terziydi Annem
elektirikli olaninda alamamisti o zamanlar
cünkü aza kanaat ettigimiz zamanlardi onlar
ayakli bir dikis makinesinde kazanirken ekmek parasini gün be gün
bana ne hos gelirdi cikardigi tikirtilar
aglarmis annem o zamanlar ama benim cocuk kafam algilayamamisti
makinenin cikardigi seslerin hickiriklari bastirdigini
terziydi annem
köy terzisi
gece calisirdi kücük ve soguk odada
ninemi, dedemi, o zamanlar ilk askini yasayan dayimi ve beni rahatsiz etmemek icin emek tikirtilariyla
iyi terziydi annem
köy terzisi
sifonlar, ipekler degerdi yorgun ellerine annemin
üzerinde basma entarisiyle dikis dikerken
ama ipek gibiydi annem
eli, yüzü ipek
yüregi ipek
entarisi basmaydi
ama has ipekti annem
kücük köyün dul terzisiydi annem
benim icin sadece annemdi ve bilemiyordum o zamanlar dul kelimesinin anlamini
ve anlayamiyordum anneme neden bu adi taktiklarini
anlamiyordu cocuk kafam annemin hüznünü, feryadini susarken
susardi annem, gerekmedikce konusmazdi da
kelimelerini biriktirirmis meger
oysa konusmaktan hoslanmiyor sanirdim ona bakarken
cirkin ve bazen sisman kadinlar gelirdi dikis icin
ve cekilen emegin aksine hic mi hic yakismazdi cirkin kadinlara annemin diktikleri
"ama bu istedigim gibi olmamis, iyi dikememissin" dediginde o kadinlardan biri anneme
arada kacamak bir gülüs atardi bana annem somyanin kenarinda otururken
ve cocuk kafamla bile anlardim kusurun emekte degilde kadinlarin obez ve bicimsiz vücutlarinda oldugunu
susardik annemle
ama gözlerimiz kahkahalar atardi gizliden
ben cocuktum o zamanlar
simdi annemin sayisini bilmedigim kadar cok dikis makinesi var,
elektrikli olanlarindan
ama bunlarin sesleri bi garip, tikirdamiyorlar
cok sevinecek yarin ona bir eskiciden bulup aldigim antika ayakli disik makinesini hediye ettigimde
ipek gibiydi annem
alli, morlu
ve masallar anlatirdi bana gizli bahcelerden
beraber uyurken kalp atislarini dinlerdim annemin
bir nefes araligi digerinden daha uzun sürdüyse,
avucunun icinde tuttugu kücük elimi kimildatirdim
daha siki sarilirdi o zaman bana annem
terziydi annem
köy terzisi
Matematiksel Anlamimiz
Yoksa benmiyim 0 olan
2mizin toplami 5 para etmiyordu zaten
Hic 2miz oldukmu bilmiyorum
0dan fazlasini olamadik
Ya sen 1din ben 0
Ya ben 1 sen 0
Yada 2mizde 0dik
2mizin ne toplami nede carpimi 1 etti
Ne 1beden olabildik, nede 1fikir
Topladim, carptim, böldüm
Seni benden, beni senden cikardim
Eksildikama ben zaten eksikdim
Battik ca battik
0 hangimiz isek ne toplanilir, nede carpiliriz
Ne 1, ne 2, nede 1+ 1 = 3 oluruz
Ben 1e raziyken sen 0 olmadin 1imiz icin
1 olmanin yükünü göze almistim
Hatta sen 1 olsaydin ben eksiltebilirdim kendimi
Beraber 1 olalim diye
Matematiksel bir anlamimiz bile olmuyor görüyorsun
Sen neysen o kal, ben artik kendimi dogal sayilarla toplamak istiyorum