sabah uyanirken, dusa girerken, ne giysem diye gardrobu alt üst ederken, makyajin son retüslerini yaparken anlamsiz, sacma ama mutlu eden bir heyecan.
sanki o günmüs gibi, o önemli gün, o ilerde sIk sIk hatirlanacagini sandigin, herseyin degisecegi, hayatin o bir tek önemli günü, o degisimin günü, o her siktiriboktan sacmaliga (adina zamaninda sevgili iliskisi dedigin) sünger cekecek, gercek esas ve kalici olana temiz bir sayfa acacak, O GÜN sanki o günmüs gibi.
öyle sürer gecer di O GÜN. is yerinde, ya da okulda, her ne yapiyorsan artik sokakta, markette, sinemada o tatli heyecanin kelebeksi hafifligin de gecer gider di o gün de. hafifligin verdigi aurayla cekerken güzellikleri ve günün sürprizlerini üzerine, unuturdun o günden olan beklentini... öylesine yasardin ani.
o gün güzel gecer di. genctin, tazeydin. sabah uyandigin da bile güzeldin. öyle takip üzerine en eski kotunu ve yikanmaktan incelmis t-shirtini Cannes film festivaline giderdin belki de düsünmeden. kara listen bu kadar kabarmamis ve umutlarinin stocku bu kadar bosalmamis ti o günler de.
pembe renk ya da cicili bicili seyler sana yaslandigini hatirlatmazdi o zamanlar. herseye acik, hekese bir sans verebilecek kadar yeniydin hayatta. gülümseyebiliyor dun bi cocuga, dilini cikarabiliyordun. bir erkegin bakislari seni rahatsiz etmiyor, aksine seni sevindirebiliyor du tramvay da. gözlerin bakiyor du, görmek, görülmek icin.
hayatta yoktun, var olmak icin cabaliyordun.
simdi varsin, kaybolmak icin ugrasiyorsun ey SEN.