Donnerstag, 30. Juni 2011

baskin

sanki hic bir iyi sey olmayacakmis gibi geliyor bazen. bazen de bunun böyle olacagini düsündügüm icin mi eliyorum iyi bir sey olabilitesi olan seyleri diye düsünmeden edemiyorum.
ne zaman basladim böyle biri olmaya, hangisinden sonra. hatirlamiyorum.
digeri oldugum zamanlari bile hatirlayamiyorum. oldum mu ben hic öyle. bilmiyorum.
bu his öyle baskin ki, sanki bundan öncesi yok gibi, sildi gecti gibi, gecmiste olduysa eger, olan biteni. ve en kötüsü, bu his öyle inandirdi ki beni kaliciligina, baska birseylere inanmak mümkün degil. biri ciksa ve dese ki, mavi topunu buldum. belki o zaman...

ellerime bakiyorum bazen. dokundugum seylere.
ellerim yasimi belirtmeyen tek bölge bedenimde. ellerim hala bir cocugunkiler gibi.
bir tek ellerim kaldi. baskalarinin ellerine de bakiyorum, birseyler söylüyorlar. konusuyor elleri insanlarin. bazen dilin sustugunu eller söylüyor.






Sonntag, 19. Juni 2011

zaman kayinca

Ben 10 yasindaydim.
O ise o zamanlar ise 20. Ben cocuktum ve o benim gözümde cok büyük, cok yetiskin di. Her pazar gelir yegenlerini gezmeye götürür dü, benim de teyzemler de oldugum zaman beni de alirdi digerleriyle beraber.
Her zaman degil, bazen. Cünkü yegenleri erkeklerdi, ben ise celimsiz kara bir kiz.

Aradan 18 yil gectikten sonra market önünde domatez secerken karsilasmamiz ise hayatin ara sira yaptigi oyunlardan biri.

Hemen tanidim o zamanlar agabey dedigim O'nu. O ise biraz bakti önce yüzüme, gülümsedi sonra. Tanidi celimsiz kara kizi.

Sordu anlattim. Bazi insanlar birinin, görmedikleri uzun zaman icinde, degismeyecegine / büyümeyecegine inanmayi severler. O da onlardan biri.

Alisveris cantalarim ve ben eve servis edildik, numarami aldi. Ne kadar güzelmis beni tekrar görmek.

Biri on, digeri yirmi yasindayken imkansizdir bir cok sey. Bir cocukla bir yetiskin. Fakat zaman icinde kaydikca bir nokta dan sonra basliyor beraberligin mümkün olabilecegi en kücük yas siniri. Matematik gibi yani. Bir yil x ten sonra. Bu x ise kisiye göre degisiyor. O'nun gözünde ben x'e gelmis ya da x'i gecmistim, bugün bunu gördüm.

Biz biz olmasaydik, bi flirt bile denilebilecek bir konusmaydi domatez reyonunun basinda ki.

Ne tuhaf aslinda, bir ciftin arasinda 15 yil yas farki var diyelim. Biri 5 yasindayken digeri 20 yasinda ve hayata karismis oluyor. Ilk sevgilisi olmus, ilk tatilini yapmis ve daha bir cok ilk'i ardinda irakmis. Digeri ise hala sümügüyle oynuyor. Bunu hesaplamak fen bilgileri diplomasi gerektirmiyor elbette, fakat hissihatini düsündüm ve cok garip geldi birden gözüme.

Gözleri yaslanmis bakiyorlar di.

Benimkiler de, simdiden.

Freitag, 17. Juni 2011

bi ögle ile bi aksam

cogalmak isterken azaliyorum gibi bu aralar. cikmak isterken batmak gibi.
bazen de hic birsey yapmadan bakiyorum etrafima, insanlara.
bugün yine hep gittigim cafe de gecirdim ögle paydosumu. kitabin bir yerinde takili kaldim.
ayni cümleyi kac kez okudugumu hatirlamiyorum. o kadar cok okudum ki o cümleyi, okudukca anlamini yitirmeye basladi kelimeler. bu oyunu sIk yaparim. birbirine benzeyen iki kelimeyi ardarda tekrarlarken hangisinin ne anlama geldigini unuturum.
bknz: pencere ve tencere
tabi cok kelime yok birbirinden bir harf ile ayirdedilen.

bi ara garsonu cagirdim, hesabi ödeyecegimi sanip bana borcumu söyledi.
oysa bi kahve daha isteyecektim. ödedim. kalktim.
bes senelik barmenlik ve garsonluk zamanim da cagirildigim da müsteriler tarafindan, arzularini sordum. kafamdan yazmadim hikayeyi.
acele gitmemi gerektiren bi durum da yoktu. cafe bos sayilirdi.

sehir merkezine gitmek gibi bi hata da bulundum is cikisi.
neden gittigimi bilmeden gittim. gittim iste.
bi ihtiyacim yoktu. evin de eksigi.
alisveris cantalariyla dolasan kadinlarin suratlarinda ki memnuniyete anlam veremiyorum.
meziyet, maharet, guru kaynagi bi durum yok ortada. para vermissin, almissin. ne bu yani.

alacak biseyim olmadigindan hemen geri dönmeye karar verdim.
duragin altinda ki manavdan bir kilo kiraz aldim. eve gelip actigim da bir kilo gözüme o kadar az gözüktü ki, acaba bir kilo demir mi, bir kilo kiraz mi daha az görüy
nür diye sacmaliklar gecirdim icimden. ve merak ettim bu az önce ki sorunun (kiraz=pamuk versiyonu) daha ilk dillere düstügü zamanlar da "bir kilo demir" cevabini veren olmusmudur diye.

simdi sadece kiraz cekirdekleri var önümde. kursun gibi. birini ceviz kiracagiyla kirdim, icine baktim.
küt diye kütle.
bisey yokmus icinde.


Donnerstag, 16. Juni 2011

-

uzun zamandir düsünüyordum terk etmeyi
ettim bugün
bitti

ne kimseyi görmek
ne kimseye görünmek
ne göstermek özel anlarda cekilmis fotograflari
ne görmek kimsenin özelini
ne kimse beni dürtsün
ne ben kimseyi dürteyim
ne kimse begensin
ne ben begeneyim
ne halimi sorsun kimse
ne bileyim kimsenin halini

silinmek arzusu uzun zamandir var icimde
bir defterin solgun sayfalarina kursun kalemle yazilmis gibi
zamanla solgunlasmis hafizasi bir yapragin
belli belirsiz orada
öyle silinmek zaman tarafindan itinayla

silip atmak zavalli cirpinislari
cünkü biliyorum
hissediyorum
öyle kolay olmayacak toparlamak, toparlanmak
hic kolay olmayacak
gücüm de yok
biliyorum bu sefer olmayacak

onun icin hic savasmadan
birakiyorum
gücüm kalmadi

bir
iki
üc
oldu

benden bu kadar
size iyi yayinlar





Dienstag, 14. Juni 2011

A N L A M S I Z

bir sebebi olmasi gerekmiyor ki
iste bu yüzden' diyesin gerisin geriye
göz kalbe naksetmeye meylettiyse bir kere
seytan da O'ndan yana
melek te

Freitag, 3. Juni 2011

kara

dün uzun zaman dan beri ilk defa agladim, aglayabildim.
ferahlatici degil di, hani olur ya, rahatlar insan agladiktan sonra.
kosulsuzca seven birinin sesini duymayi bekliyormusun.
korkularim dan bahsettim ona, elestirilmeden, yargilanmadan, korkmadan.
sesimin titredigini hissettim.
tutmak istemedim kendimi.
biraktim.
öylesine agladim.
o ise dinledi hickiriklarimi.
nasihat etmeden, yol göstermeden.
sadece.
dinledi.

gözlerim sis ti sabah uyandigim da ve ise gec kalmistim.
her sabah alti da calan zilin sesini duymamis, saate bakip gec kaldigimi anladigim da ise panik bile olmamistim.
umrum da degil di hic bir sey.

ofis bos simdi.
yazman gereken raporlar önümde.
ben ise defterim de.
karaliyorum hayati.
kara.

Yogi

bugün bir Yogiyle karsilastim parkta. bana tapinaktaki hayatin dan bahsetti, bir iki resim cikardi gösterdi. sordum anlatti.

sonra elime biseyler karaladi verdi. bir kagit parcasin da üc sey yaziyordu. avucumun icindeydi kagit. sorular sordu. cevapladim.

kagidi actim, icinde yazili üc sey vardi, benim, bana kagidi bana verdikten sonra anlattigim.

ya iyi bir ilusyonistti o. ya da gercekten bir Yogi.

ne olur Yogi olsun.

yazdiklari benim olsun.

üc vakte kadar o üc sey olsun.

3 sey

1
2
3

ne kolay esasen.

3 vakit.
3 sey.

Donnerstag, 2. Juni 2011

kusuyorum, görüyormusun

zehirleniyoruz hergün yeniden. gün oluyo domatez de, gün oluyo hiyar da saniyoruz zehir. Ama aslinda zehirleyen de biziz, zehirlenen de.

bir seyler yolunda gitmiyor. sanki attigim her adim dan sonra iki geri gidiyorum.
benim le alakali degil olan cok sey, hersey benim basari ve ya basarisizligim la sonuclanmiyor ve iste tam burada belli oluyor iyi niyet.

elekten gecirmek her sözü, incelemek lafi agizdan cikmadan önce, belki bir gün bana zehir olarak geri döner diye. bu degil ki anlami dostlugun!

en sevdigin en cok yaraliyor, en cabuk kayiyor elden.
en sevdigin en kaygan oluyor her seferin de.
hakli cikmaktan da nefret ediyorum üstelik.

karin hep dogruyu söylüyor aslin da. yanilmayi umuyorum bazen onu dinlemeden, ama hakli cikiyorum her seferinde. hakli cikmaktan da nefret ediyorum üstelik.

sitem degil bu yazdiklarim, sadece tespit.

böyle günler de kendime daha bi yakin hissediyorum kendimi. kimse yok aslinda. belki budur sebebi.

diger seylere deginecek olursam, kimi cocuk yapiyor, kimi cok mutlu bir koca buldugundan, kimi spora basliyor, kimi icmeye, kimi dinliyor sadece politik olmak adina, kimi söylemiyor asil düsündüklerini, zehirliyor.

seffaf degiliz, iste en cok da bu cekilmez kiliyor hayati.