Freitag, 12. November 2010

Istan-bul-usturdu

cok tatli bir türk teyzeyle sohbet ettim az önce.
Istanbul'dan konustuk, o bana kendi Istanbul'unu anlatti.
ben de ona benim Istanbul'umu
yine Istan'bul'usturdu
sonra o cok hos oglu da geldi
sürpriz gibi!
NY türk film festivali icin 3 hafta öncesinden aldigim "11e 10 kala" filmine onlar da bilet almislar.
artik bir randevum var :)
Türkan hanim ve ogluyla:)
ah ne güzel oldu...

Samstag, 6. November 2010

...

yazmayali iki hafta oldugunu gördüm az önce. uzun uzun New York maceralari yazmak isterdim. ama bir halti yokmus buranin da. her yer iki gün sonra ayni oluyormus. iyice anladim bunu. bi olayi yok buranin da. bir iki gökdelen, 15 mio insan her sabah sanki benim tersime yürümeye calisan, carpan, catan, sacmasapan.

her gün iki kere, bir sabah bir aksam yikilan ikizlerin 3000 can alarak kocaman bir karadelik biraktigi yere bakiyorum uzun uzun. sabah kahvemi icerken bir sanat eseri izleyen edasiyla izliyorum o delikleri. ilk defa görmüs gibi. ciz ciz ciz. sonra ise gidiyorum. ögleden önce bir, ögle yemeginden sonra iki, ögleden sonra iki sigara icip, bir iki rapor, bir iki görüsme, bir iki bir iki bir iki... iste böyle. iki hafta oldu. ömrüm boyunca burada yasiyormus gibiyim.

ben mi cabuk alisiyorum heryere, yoksa artik aliskanliklarmi kalicigini yitirdi. anlayamiyorum.
hep ayni seyler kafamda, hastalikli biri gibi. her gün ayni. her gün ayni. ayni. ayni.

bir de birini düsünüyorum. ne kadar cok varmis, ne kadar yok olmus.

bir agac varmis, gözümde büyüttügüm.
ne kolaymis hersey, ne kolay bitebiliyormus.

en cok inandigin, en cabuk kayiyormus ellerinden.

kayganmis hersey.