Dienstag, 26. Januar 2010

Mogolistan 20bin Türk damat ithal edecek!!!

Yok efendim Mogolistan'da 6 kadina 1 erkek dü$üyormu$, yok Mogolistan bu durumdan cok $ikayetciymi$... Tamam, kilometre kareye 1,7 kisi düsüyor. Büyük bir lüks, TR nin iki kati büyüklügünde bir alanda yasayan insan sayisinin 3mio yu bulmamasi da fuzuli bir durum naklediyor...
AMA
Mogolistan neden 20bin Türk damat adayi ithal etmek istesin ki? Nasil bir sakadir bu, yani adamlar gelin bizim nüfuzumuzu artirmamiza yardim edin, komsu komsunun ... tövbe tövbe...
Mogollarin verdigi cevap ta hic fena degildi: "Türk damat ithal etmeyecegiz! Biz nüfus artisini kendimiz de becerebiliriz!"... Bu kadar esprili olduklarini da bilmiyordum üstelik Mogollarin :) Tebrikler! Böyle sacmaliga ancak böyle bir cevap verilebilirdi.
Bu aciklamanin gectigi oturumda ben de oturmak isterdim ki anlayayim bu ucuk kacik haberci ya da gazetecinin abartometresinin nasil tavan yaptigini.
Eger bu haber yalanlanmasaydi, Mogollar Büyükelciligin kapisina dayanmasaydi bu "fantezisi gelismis" habercinin bir iki sene sonra ki kicindan uyduracagi haber basliklari asagida göründügü gibi olabilirdi:

- Mogolistan hastanelei dogum rekoru kiriyor!
- Mogol kadinlardan sonra, mogul erkeklere ve mogul eseklere de siginma yurtlari aciliyor...
- Mogolistan'da kadin programlarina cikan ve dert yanan Mogol kadinlara, Türk kadinlarindan destek: "Biz size demistik bacim türk heriflerinin ne azgin köpekler olduklarini, kendiniz kasindiniz!"
- Mogolistan'da ki Türk erkekleri yurt disi ediliyor. Bir türk erkegiyle (Ö.A, 31) yapilan reportajda ismini vermek istemeyen Ö.A söyle dedi: "Gelin nüfuzumuzu artirin derken iyiydi ama, simdi isiniz bitti tabii, yurt disi etmek istiyorsunuz! Girdigimiz gibi Cikmasini da biliriz, sizin bir metrelik kadinlariniza kalmadik!!!"
- Mogol kadinlari pismanlik icindeler: "Gözünü seviyim bizim Mogol erkeklerinin, simdi anladik kiymetlerini ama is isten gecti!!"
- Bir baska Mogol kadini "Ben eski kocami istiyorum" diye gece yarisi, karisina inat evlendigi Türk kadiniyla (S.K. 25) beraber yasayan eski Mogol kocasinin evinin kapisina dayandi. Iki kadini polis memurlari zor ayirdilar!!!
- Mogolistan'da ki Türk AKIMINdan sonra dünyaya gelen oglan bebeklerin 98% in adi Cengizhan!!!
- Mogolistan'da ithal Türk erkekleriyle Mogol erkeklerin arasinda cikan catismada, 100 den fazla türk erkegi agir yaralandi. Yarali türklerden biri: "Insan bindigi dali kesermi" diye bir aciklamada bulundu...
- Mogolistan'a yerlesen Türk erkegi Ö.A. : "Nerede bizim babayigit anadolu kadinimiz" diye isyan etti. Türk: "Bir kuru fasulyeye hasret kaldim! Cok pismanim! Hayriye, beni affet!" derken, gözyaslarini saklamak icin kameralarimiza arkasini döndü...


Yalan Yanlis Haberler de tekrar bulusuncaya kadar esen kalin efenim...

:))

Donnerstag, 21. Januar 2010

Office Canavari

Office garip bir yer, icindekiler de öyle.
Kendi islerinden cok benim gelis gidis saatlerimle ilgilenen bir kadin var bogazlamak istedigim. Bazen arkasindan gecerken (gecmem gerek kendi masama gidebilmek icin) sandalyesine bir tekme atmak geliyor icimden. Benim ekranim ona kendininkinden hep daha önemliymis gibi geliyor, cünkü gözü benimkinde hep. AMA HEP!
Onu dövmek de istiyorum üstelik, beni bu noktaya getirdigine göre artik Siz düsünün ne nemrut bir kisilik oldugunu. Icimde ki bütün iyimserlik kayboluyor bir anda onu görünce. Mobbing olayinin bulucusu O'dur, eminim bundan. Zaten benim hayatimda ki takma adi da Mobbydick. Kabuslarimda onun raporlarini bilgisayardan siliyorum, onu dimdislak birakiyorum bir görüsmede. O can havliyle raporlarini ariyor ve bulamiyor. Ben se icin icin gülüyorum icimden, kocaman bir Ohhhhh cekerek...
Kötümüyüm acaba ben? Sanmiyorum bunu, beni kimse bu güne dek kötü olmakla suclamadi ama icimde o kisiye karsi büyük bir nefret daha da büyüyor. Onu affetmek istiyorum verdigi bütün rahatsizliklardan ama olmuyor. Ona bir sans daha vermek istiyorum bazen, ama O her seferinde daha da b... cikariyor.
Biktim O insandan.
Bu yazimi eger kendi diline cevirtip okursa, söyleyin ona, ayagini denk alsin... Icimde ki Cadi ortaya cikarsa ki, Söyleyin ona, ugrasmasin benimle, yirtarim ben onu...

Mittwoch, 20. Januar 2010

dostluklar

bu aksam iyi dostlarin hayatimda ki önemini bir kez daha anladim...
cünkü ONLAR
... benim kötü gecen bir günüme sihirli sopalariyla dokunduklarinda, hayat sevilir oluyor
... bana benim kim oldugumu hatirlatiryorlar
... bana ayna tutuyorlar ki, bir insan ancak baska bir insanin aynasinda kendini görebilir
... bir davete gelirken kocaman bir kutu Glückskekse getiriyorlar ve birer birer aciyorlar bütün kekleri icinden en iyi dilek kagidi cikana kadar
... gülüyorlar, güldürüyorlar hayatta ki her cirkinlige inat
... benden en sevdigim seyi yapmami istiyorlar
... gercekciler ve gercek ediyorlar en olasiliksiz seyleri bile
... en sevdigim cicegi unutmuyorlar ve bir koca demet papatya ile geliyorlar
... kiskanmiyorlar, fesatlasmiyorlar, hesaplasmiyorlar, kesetlasmiyorlar...
... ONLAR seviyorlar kitapsizca
... ONLAR iyiki VARLAR!!!

potpori veya sacmalamalar

ZAYIFLAMAK, Hayiflanmak gibi komik bir kelime. $una kilo vermek desem daha kolay olacak bekli ama, kiloyu kime verecegim ve nasil verecegim, verdigim kiloyu alacak cikacakmi, ya bana geri iade etmek isterse verdigim kilolari o ki$i... ya ben geri alirsam verdigim ki$iden, ya geri almak isteyipte alamazsam... sacmalasam dursam...

ZAYIF OLMAK, Herkes zayiflamak ister -> Yani zayif olmak ama ayni zamanda kimseciklerde zayif olmak istemez. Zayiflamak isterler ama zayif yanlarini kimseye göstermek istemezler... Madem göstermeyecegim, neden zayiflamaya calisayim ki?

MUTFAK GERCEKLERI, Onun icin bu aksam yemege Cey ile italyan sevgilisi Flavio gelecekler. Cok da iyi yemekler yaparim ben, daha önce söylemismiydim. Mutfaga ilk girisim 9 yasima denk dü$er. O zamandan beri de hic cikmadim mutfaktan. Orayi cok seviyorum. Gercekten bir seyler ba$ardigimi ve su fani dünyada bir $eyi iyi yaptigimi bir tek orada hissediyorum, tadiyorum, görüyorum. Yemek yapmak ögrenilecek bir $ey de degil üstelik, kim ne derse desin! Ya hissihati vardir insanin, ya da yoktur. Eger bazi $eyleri iyi digerlerini eh i$te, $öyle böyle yapiyorsa, kanimca yemek yapamiyordur. CÜNKÜ yapabilen herseyi yapabilir, yapamayanlar ise ordan burdan ögrendikleri bir kac ezbere tarifi marifet gibi YUTTURMAYA cali$irlar. Ben kendimi gayet ba$arili bulurum bu konuda, ki dünya mutfagina girmis bir ki$iyim ben. Böbürleniyorum gibi gelebilir size ama inanin bana, kendime kar$i o kadar katiyimdir ki, dogruya dogru yani. Ba$arili oldugum bir alan bulmu$ken b... cikarayim dedim...

YEMEYI BILMEYENLER, Bu ki$iler beni en uyuz edenlerdir. Neden diyeceksiniz, anlatayim: Eger o manda önüne konan bir hazir pizzayi ve üzerinde cali$ilmis ve özenle hazirlanmis baska bir sanat eserini ayni oburlukla, löp löp, cignemeden mideye indiriyorsa (kenar süslerinin yüzüne bile bakmadan ve icindeki müthis baharat karisiminin ne oldugu sormaya bile gerek görmeden), ben onu döverim! Bu tür ki$iler iyi ascilari cileden cikarirlar, böylelerine yemek memek hazirlamaya degmez. Cünki o sadece doymak icin yer; yemeyi bir gereksinim, yapilmasi gereken bir is ve hayatta kalabilmek icin gerekli bir unsur kabul eder. Damagi tad almaya odakli degildir, mideyi doldurmaktir amaci herhangi birseyle. En sevmedigim Yiyengillerdendir onlar. Onlarin ba$ka bir adi da yemeden Yutangiller dir. Aman uzak durun...

Montag, 18. Januar 2010

iyiki

su son zamanlarda garip insanlarla karsilasiyorum.
bir varmis bir yokmus oluyorlar; kendilerini varken yok, yokken var saniyorlar... bir türlü tutturamiyoruz kesisme noktasini... sonunda onlar hep yok oluyorlar, bense her daim var.
kendimi hic terk etmiyorum birde, her durumda varim, bazen arkamda duruyorum korkarak, bazen önümde kendime engel olur gibi... yanimda da duruyorum bazen durum degerlendirmesi yaparken, fikir alir gibi bir baska benden.
iyiki varim, iyiki yoksunuz.

pazar-ötesi

sevilecek gün su pazar-öteleri... pazartesi derler halk dilinde, ama ben pazar-ötesi demeyi daha cok haz ediyorum
herseyi daha dogru yapmak (yada sadece yapmaya karar almak) icin yaradilmis kutsal bir gün...
bir de cumalar var ki... bal seker...
carsambalari henüz birseylere benzetemedim. ortasinda olmak zordur zaten biseylerin... ortada kalmak gibi. her sey mümkündür belki saga, sola, öne, arkaya ama sen o lanet ortadasindir kimildayamadan...

severim pazar-ötelerini

Sonntag, 17. Januar 2010

hic....

blogumun ilk günü oldugundan oburca yazmak istiyorum. bir yandan da yarin gitmem gereke isimi düsünüyorum. ise gitmek, cocukken ne güzel gelirdi kulaga... bir isi vardi insanlarin ve ben ne yaptiklarini cok merak ederdim... is... isleri vardi onlarin... önemlilerdi, önemserlerdi islerini.
oysa is dedigin sevmeden yaptigim ama bana her ay sonunda bir is yapmisim gibi bir sürü para getiren bir oyalanmaymis... üni den sonra da garip bir gururla söylüyordu insan, artik fakülteye degil de ise gittigini... artik parasi vardi ve vergisini ödüyordu... bu ara ilk gelir kagidimi görünce kahrolmustum... parami calmislardi vergi zebanileri... hem de yarisini... peslerine düsmedim hic... sonra alistim bu her ay yapilan hirsizliklara...
ne zaman basladi bende ise karsi olan bu bosvermislik, hatirlamiyorum. acaba her is (en güzeli, en zevklisi bile) gercekten routine oluyormu esasen? bence bu sevdigi isi yapanlarin biz sevmedigi isi yapanlara duydugu acima duygusundan öne gelen bir yalan, daha da üzülmeyelim diye... yalancilari hic sevmem...
geri sayim basladi: simdi uyursam tam 6 saat uyumus olacagim, buda benim bünyeme yeterli ölcü... bu geri sayimlar yarim saatlik adimlarla sifiri buldugu da oldu, zaman azaldikca artan bir panik duygusuyla... daha da cok uyumak isteyip, daha da ayilmak... ne igrenc bir oyun bu... bu oyunu da hic sevmem...
ben cocukken de oyun oynamayi sevmezdim. ben cocukken cok seyi sevmmezdim. cocuklugu hele de... cocuk olmayi, beni cocuk olarak adlandirmalarini, kafami oksamalarini o kibirli yetiskinlerin... ben onlarin kafasini oksamak istemezdim, isteseydim bile boyum yetismezdi, sadece kafalarini oksayabilmek icin boyu büyük yetiskinlere egilmelerini rica etmek de cok uzun boylu gelirdi, vazgecerdim bir an...
kücükken büyük olmak isteyen cocuklardandim evet, ve büyüdüm cocuk olmak isteyip te olamayanlardanim da üstelik... olasiliklar da yalan... hayat neden hep ilerler,,, geri geri gitse mesela bir gün de, bir günün sonunda düne varsak mesela... olurmu acaba...

satisa kapali...

en cok mutlu edecek seylerin hic biri satisa sunulmuyor...
bir kilo sevgi, yarim kilo sefkat, azcik sürpriz, biraz heyecan...
fatura da istemezdim

bir de hayatta en mutlu eden seyler bedavadir derler Almanlar...
hangi kuyruga girmem gerek acaba, ben hep yanlis kuyrukta beklemisimdir zaten...
uykuya kacmak, uykunun kacmasi, uyumak, uyuklamak, uyku, uykulu, uykusuz, uykucu, uyur-gezer... uyumam gerek...

Kismetiyle gelen yatak...

Senelerce 100x200 yataklarda kimildamadan uyudum. Sonunda benim de bir yatak odam ve cift kisilik bir yatagim var, bugün monte ettigim. Komsumu cagirdim yardima. Simdi yatak orada öyle duruyor, güzel de görünüyor.

Annemin bu büyük yatagim üzerine yaptigi yoruma diyecek söz bulamiyorum. Annemi cok cooool mus da haberim yokmus. Iste o muhtesem diyalog:



Ben: Anne cift kisilik bir yatak aldim kendime, artik uzana belene yatarim :)

Annem: Iyi bari, bakarsin cift kisilik yatagin kismetiyle gelir... de sende cift kisi olabilirsin hayirlisiyla :)!

Ben: ...

Annem: Utanma kizim, ne var bunda... Gayet normal konular artik bunlar, senin yasinda biri icin...

Ben: Hm... Eh kem küm...

Annem: Hadi kizim benim isim var, kapamam lazim simdi, sen yatak odan bitince resmini cek, feysbuk a ekle, aksam kardesin gelince ona actirir bakarim resimlerine... Hala ögrenemedim bu kizin password unu...

Ben: Hoscakal anne...



Bu diyalog bütün ailenin benim hazin durumumu ne kadar kafalarina taktiginin bir isaretimi, yoksa bütün ailenin ben farkinda olmadan bir devrim gecirmis olmasimi... Anlayamadim...

Ama... Annem beni güldürdü ve sasirtti...

Kismet demisken...

Vatana millete hayirli olsun yatagim... Cift kisilik tek kalplik yatagim...

itiraflar I

Ne kadar az taniyoruz birbirimizi Anne...

Anne ben senin düsündügün gibi biri degilim.

Senin Ben sandigin cok sey degilim esasinda.

Mesela, ben hic de öyle azimli disiplinli biri degilim su son yillarda. Senin konu komsuya böbürlene böbürlene anlattigin seyleri tekrar gözden gecirmen iyi olabilir. Ben de bir cogumuz gibi ertelenebilecek olanlari oldugunca erteleyebilen bir kabiliyete sahibim... Bu da güzel bir özelliktir aslinda. Iyi bir planlama gerektirir ki kacirilmasin en son tren.

Cesaretli de degilimdir bir de. Bilirsin atarim kendimi denizlere ama korkarak hep. Cesaret, aklina koydugunu yapmaktan ibaret degildir, yapacagini korkmadan yapmaktir... Ama ben hep korktum Anne.

Bir sey daha var itiraf etmek istedigim... Ben senin düsündügün gibi Güclü biri de degilim Anne. Sadece kaldirabilmektemi yatar güclü olmanin sirri, henüz cözmüs degilim. Ama yola cikan güclükleri kaldirirken ki cogalan ezilmislik, ya onu nerelere koymali! Bu ezilmisligi ölcmenin bir ölcegi olsaydi, yollardim sana hayatin bana cikardigi faturayi... Ve sen yine bana "ayagini yorganina göre uzatmayi hala ögrenemedin kizim" derdin ve hesabi öderdin, degilmi Anne.



Ama sen beni böyle de seversin, bilirim seni.
Yeni dogdugumda ki zavalliligim, caresizligim ve sana muhtacligim degilmiydi beni o kadar cok sevdiren... Bak ben hala ayniyim, hic degismedim beni sevmeyi birakmaman icin Anne...

Erimek

Dün aksam yagan kar bugün yine ayni doganin farkli bir cilvesiyle eriyor gözümün önünde.
Oysa ne cok sevmistim beyazligi.
Sokagim bile bir baska görünmüstü gözüme.
Simdi yine ayni yollar, ayni koyu gri sokak taslari, ayni patikalar.
Biraz daha kalsaniz zamaniniz varsa, henüz cok erken gitmek icin birakarak bizi siradanligimiza.