Sonntag, 22. August 2010

yarim ve tüm geceler

tüm geceler vardir bölünmeyen kuruntularla, düsüncelerle, belkilerle, keskelerle
tüm geceler vardir deliksiz uykularda, ferah döseklerde, serin sicak dokusunlarda

yarim geceler vardir, gece yarilarinda, uykusuzlukta, uyuyamakta
yarim geceler vardir, dönüp durulan bos yataklarda, bas agrilarinda

bir de

geceyi yarilayanlar vardir
geceyi yaran
geceyi yaralayan
onlar derin uykularinda, umarsizca
sen ise yarim yamalak
ondan geriye kalan


Samstag, 21. August 2010

cevapsiz yanitlar

bir soru belki sorulan
cevabi bir kelimeye sigacak kadar basit
ama söylemesi dönengecli yollara girecek kadar karmasik
evet diyemeyecek kadar az
hayir diyemeyecek kadar zor
cevap, duyacak icin belki bir kor
cevap hayir olsun ya da susmak
cevap sorana her halükarda kor!

bir de satir aralari var
satir aralarinda susmak var
cevap vermek yerine susmak var
en cok o kor!

sormak da zor
hayiri duyabilme ihtimalini göze almak yani
sorani solduracak belki
ama sormamak sormaktan daha cok kor!

sordum
sustu
sustum
sustuk

sormasaydim susmazdik bos laflara bereket
bos konusmayi da sevmem ya
illa ki sordum
sustu
sustum
sustuk

simdi o onunla bununla konusuyor bos bos
bense dolu dolu susuyorum
ben sordum
o cevapladi
cevabi susmakti
sustu
sustum
sustuk

sessiz ciglaklar var simdi
nedeni yok
neden'in kimseye hayri olmadi hic

bir sey olur
neden olmus?
biri ölür
neden ölmüs?
neden ne olursa olsun
olmus la ölmüs'e
care yok!

ayak sesleri

evde citir citir ayak sesleri
38 numara cocuksu bir ayagin sesleri duydugum
kapi acilma kapanma sesleri
abla "t-shirt'ini giyebilirmiyim" diyen bir kardes sesi
kardesim artik yanimda
ne güzel birseymis bu ya
ne tatliymis onu evde dolanirken görmek
ne hosmus kokusu
ne özlemisim
bilmeden ne cok beklemisim minik kardesimi
Seydam geldi
hos geldi
iyi ki geldi

Freitag, 20. August 2010

bekleme salonu

hava alani bekleme salonlari bekleyenleri 3 guruba ayrilirlar

1) tatilciler
bu gurup maximum yük miktarini asan bavullarla gelirler ve bavula sigmayan arac gereclerini (su yatagi, surf, vs vs) ellerinde tasirlar. yüzlerinde bir heyecan, tatile gitmenin verdigi bir haz ve havaalani procedürlerinden henüz bezmemis gülümseyen bir ifade vardir. bu ifade eger tatilden dönülüyorsa degisiktir: bezgin ve yorgundurlar, tatili düsünen melankolik bir "ayyy ne kadar güzeldir, ne cabuk bitti, yarin is basi ööfff"-ifadesi diyorum ben ona...

2) is yolculari
ben de bu guruba ait olaraktan derim ki, biz biktik artik! sanki evi barki yokmus gibi aylarini otel odalarinda geciren, hava alanlari görmek istedikleri son yer olan, bekleme salonlarina gelemeyen, tatilcilerden nefret eden, bir an önce olsun bitsin evime gideyim diyen, maximum yük sinirinin altinda bavullarla seyahat eden, beklerken ya is yerine baglanip son bir mail atayim ya da yan taraftaki heyecanli turistlere bakip "susun da uyuyayim" diyen, asik suratli yaratiklariz.

3) uzun mesafe sevgilileri
bunlar iliskilerinin devami ugruna iki haftada bir yolcugulu göze almis ve benim gözümde romantik aptallardir... bu son tabirim benim dünyanin öbür ucunda bile beni bekleyen bir sevgilim olmayisindadir belki :) ve ya mutlu bakarlar, ya da üzgün bu ise yolculugun sonunda varacaklari yere bagli, sevgilinin kollari ya da bos bir ev...

neyse ucagim kalkmak üzere...



Donnerstag, 19. August 2010

ben, lavanta, elma ve kimya deneyleri

evde degilim yine, öyle cook uzakta da degilim. Londra'dayim ve 5. haftami gecirdigim daireme alismis haldeyim, daha önce de yazmistim ya, icinde bana ait hic bir sey bulunmayan bu evi seviyorum diye... iste bugün o yazimi geri almak ya da biraz düzeltmek istiyorum. bana ait bir esya yok belki ama ben varim icinde. ve ben nereye gidersem gideyim, gittigim yerler bana benziyor. lavanta kokuyor heryer. ayni markadan bulamasam da bir tür lavantali oda sprayi buluyorum her sehirde. ve kocaman bir elma sepeti oluyor masamda.

elma benim icin meyvelerin hasidir, neden diyeceksiniz: ben kücükken dedem yaz sonuna dogru bir sandik elma alirdi bana, koccaa bir sandik. benekli kepek elmalarindan bir de bildigimiz kirmizi elmalardan. elma dayaniklidir soguga ve kis aylarinin meyvelerini her zaman alamadigimiz icin ve bende o zamanlar bile meyve canavari oldugumdan sandik sandik elma tasirdi dedem eve. ucuzdu, lezzetliydi, dayanikliydi elma. simdi o sonradan gördügüm tanidigim ve de severek yedigim exotikler ne kadar hos olsalar da, günde bir iki elma yemeden doymuyorum. elma saftir, elma saglamdir, elma sagliklidir... günde bir elma doktoru evden uzak tutar diye bosa dememisler ecnebiler... ha bir de elma güzellestirir... elma yanakli derler köylerimizde güzel kizlari tarifen... al al, diri diri yanaklar... su aralar ne kadarda yanaklarimi kücültmeye ugrassam da, elma gibi kalsinlar isterim, cilli / benekli elma... ve ne zaman kirmizi bir elma görsem, köyde ki komsu kizinin al yanaklari aklima gelir... gerci onun yanaklari cok kirmiziydi, garipti bile diyebilirim... kirmizi bir elmayi isirdigimda, kirmizi bir su akacak sanirdim kücükken ve kirmizi elmalari her yedigimde "bu sefer kirmizi elma suyu akacak" diye umud ederdim... elma suyu seffafti hep, hic kirmizi akmadi... simdi bile o oyunu oynarim... cocukluk oyunumu... bile bile kirmizi bir elma suyunun olmayacagini, her yeni kirmizi elma bir heyecan verir benim cocuk kalbime...

bir de annemin temizlik ilaclarini uzun ince bir sisede karistirdigimda duman cikacagini sanirdim... temizlik ilaclari kisa süre icinde bittiginde ise, anneme hesap vermek zorunda kalirdim... ve tabii ki banyo kapisini kapayarak yapardim bunu :)

yazasim geldi yazdim
nokta.

Montag, 2. August 2010

kendinden kacis

ICINDE BANA AIT TEK SEY OLMAYAN BU EVDE KENDIMI DAHA IYI HISSETTIGIMI ANLADIM BIR KAC DAKIKA ÖNCE !
ne garip oysa insan kendine ait esyalarin, anilarin, oradan buradan getirilmis hediyeliklerin, tablolarin, mutfaktaki en sevdigi kasesinin, bardaginin, nevresimlerinin, yataginin, koltugunun, bitkilerinin, ayakkablarinin, ev Sevdigi yastik kilifinin, gümüs servis takimlarinin, eskiciden aldigi eskilerin, yeni aldigi ve giymeye firsat bulamadigi elbisenin, kocaman gümüs samdaninin, aile fotograflarinin, perdelerinin, ayaginin aliskin oldugu parkelerin, kendi banyo paspasinin, duvar boyalarinin, kahveliginin, caydanliginin, piyanosunun, koyu yesil kadife piyano taburesinin, gitarinin, kemaninin, pembe dügmeli genelev koltugunun, chester'inin, kevserinin, rapunzelin, her hafta bir tane acan domates fidaninin, portakal agacinin, aldigi ama asmadigi resimlerinin, baslayip bitirmedigi bir sürü seyinin, kadife perdelerinin, kiyokinin, kurumus olan süs-kak-tüs-ünün YAKININDA KENDINI MUTLU HISSETMESI GEREKMIYORMU !!