Freitag, 10. September 2010

basliksiz

ne hakkinda yazsam diye düsündüm bir an, yazasim var hissediyorum ama nereden baslasam acaba. bugünün bir bayram günü oldugundan baslayalim... "ah o eski bayramlar" diye baslayan eski bayramlara hasret yazilarindan nefret ediyorum, cünkü o eski bayramlari tatmamis dogum yili 80lere dayanan coluk cocuklarda artik böyle baslayan cümleler kuruyorlar... ne alaka... bilmedigimiz birseyi bize anlatmayla tadini alacak degiliz... kapa gözlerini ve hayal et der gibi... ne bayrami, neyin bayrami? is yerinden arap bir arkadasa bugün bayrammis dedim, "bizimki yarin basliyor" dedi!!! artik dini özel günleri de milliyetlestirmeye baslanilan zamanlara geldik... tarihi de degistirelim o halde... hatta herkes ramazanin ilk gününü kendi özel ajandasina göre ayarlasin, sonra kurban bayramini da özellestirelim, etin kilosunun düsük oldugu zamanlari bekleyelim... bayrama seyrana önem verdigimden yazmiyorum bunlari... sadece komik geliyor bana bu herseye kolayca uygulanabilen esneklik...
bayram yemegi olarak sandwich yedim bende... sabah kalkip bir starbucks kahvesi ictim ise gitmeden, sonra insanlarin ellerine baktim, hangi el öpülmüs acaba diye... öpülen eller daha güzel ve estetik olur diye sacma birseyler kurdum kafamda... sonra bir de su öpüyormus gibi yapip agzini degdirmeyen modern el öpücüler... el öpmeye ezilir büzülürler ama partnerlerinin tövbe tövbe...
bugün denetim raporumda ki iki cümleye takilip kalan bankacilari meeting sirasinda tokatlamak istedim, tokatlayip, kendi isinizi kendiniz yapin, hatta böyle sacma sapan yarim yamalak yapmaya devam edin deyip, ardindan patrona gidip o söylemeyi cok istedigim cümleyi "ben istifa ediyorum" kusup cikip ilk barda bunu kutlamak istedim kendimle... ardindan o yillardir aradigim ates pahasi kirmizi kadife etegi almayi ve onunla kivira kivira yürümeyi istedim... beni seven herkese "beni daha az sevin" demeyi ki kolayca kacabileyim....
kacmak istiyorum evet, bir de bunun hakkinda yazmak istiyorum
kacmak, nereye oldugu önemli degil, bana baska biriymisim gibi hissettirecek, benden k... takmadigim seyleri yapmami beklemeyecek, zorlamayacak, benden hic bir sey istemeyecek bir hayata... varmidir acaba öyle bir hayat veya yer... varsa adresini verin bana...
yarin yine ucak yolculugu, birde bu konuyu kussam iyi olur... nefret ediyorum yolculuklardan... hep yolcuyum, hep yolcu... "it's not the destination, it's the journey" deseler bile... it's not the journey diyorum
ve uyuyorum

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen