Samstag, 16. Oktober 2010

bugün

bugün tramvayda bir adam omzunda uyuyan cocugunu uyutmak icin islik caliyordu. arkami dönüp baktigimda rahatsiz oldugumu düsünmüs olacak ki isligi kesti. oysa ne hosuma gitmisti ninnisi. artik icimden gecenleri yüzüme yansitamiyormuyum diye düsündüm bir an. icimle yüzüm ayni dansi etmiyorlarmi, ne zaman biraktilar Bir olmayi...

bir sonraki durakta binen orta yasli bir babanin ogluyla yaptigi telefon görüsmesi takildi sonra kulagima. yarin oglu babasini ziyarete gelecekmis, sesi civil civildi adamin. 'cok uzaklara gitme' dedi, sonra bir kac kez tekrarladi bu cümleyi konusma boyunca, 'cok uzaklara gitme oglum'..., 'cok uzaklara gitme ne olur oglum'... uzaklara... gitme... endise yapisip kaliyor annelerin babalarin ellerine, dizlerine... bir gün birakip gideceklerini düsünürken en cok üzüldükleri bitecek olan kendi hayatlari degildir onlarin... 'uzaklara gitme oglum'...

ben cok uzaklara gidecegim yakinda
istemesemde

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen