hava sogukmus, prenses balkonunda sonbaharin habercisi soguga inat, battaniyeyle oturmus, icmis sarabini
habire ayni sarkilari dinleyip durmus, ayni sarkilari ilk defa dinleyen biri gibi hayretle "ne güzel sarki, ne güzel anlatmis" deyip durmus kendi kendine
prenses bugün cok yogunmus, cok duygusal
uzun zamandir görmedigi bi arkadasiyla karsilasmis
arkadasinin bi bebegi olmusmus, ve o bebegi kollarina aldiginda duydugu his prensesi öyle duygulandirmis ki, gözlerinin bebegine oturan bir kac damla yasa engel olamamis, öyle sevinmis ki prenses, öyle duygulanmis ki hala sevdigi arkadasini ve bebegini, ve serceleri ve dünyanin bütün hayvanlarini, Allahin yarattigi bütün o muhtesemlikleri düsünüp duygulanmis
biraz da onlara icmis bu gece, onlara hayret etmis, sanki ilk defa bir serce görür gibi, ilk defa bir bebegin nasil bir mucizeyle dünyaya geldigini, hayat buldugunu anlar gibi, anlayamaz gibi, öylece hayretler icinde icmis
cekirdege can veren tanriya sükretmis, onun mükemmelligi karsisinda kendini öyle aciz, öyle caresiz, öyle kücücük hissetmis...
öyle sükretmis bu gece
ve üsümeye baslamis
galiba soguk almis dünkü yagmur macerasindan
simdi ise kafasi güzelmis, güzelmis
öyle istemis ki bu kafayi paylasmayi
tarzan ise kendi ormanin da, prensesten bihaber
tarzan kendi ormanin da, prenses kendi ormanin da
öyleymis
bu hikayelerin sonu nereye gidermis
bu bir hikayemiymis ger gece kücük kizlara anlatilan iyi uyusunlar diye
hikayemiymis tarzan, yok sa gercek mi, dokundugunda kaybolurmuymus tarzan
yoksa varmiymis gercekten, kendi kafasinda kurdugu bir kahramanmiymis yoksa etten, kandan, damardan bir adammiymis bu tarzan
kadife varmis ama
hem de en yogun halinde su an...
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen